NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
عَبْدُ
اللَّهِ بْنُ
مُحَمَّدٍ
النُّفَيْلِيُّ
حَدَّثَنَا
زُهَيْرٌ حَدَّثَنَا
سِمَاكُ بْنُ
حَرْبٍ
حَدَّثَنِي قَبِيصَةُ
بْنُ هُلْبٍ
عَنْ أَبِيهِ
قَالَ
سَمِعْتُ
رَسُولَ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
وَسَأَلَهُ
رَجُلٌ
فَقَالَ
إِنَّ مِنْ
الطَّعَامِ
طَعَامًا
أَتَحَرَّجُ
مِنْهُ
فَقَالَ لَا
يَتَخَلَّجَنَّ
فِي صَدْرِكَ
شَيْءٌ ضَارَعْتَ
فِيهِ
النَّصْرَانِيَّةَ
(Kabîsa b. Hülb'ün) babasından rivayet olunmuştur; dedi
ki:
Rasûlullah (s.a.v.)’i,
"Yemeklerin bazılarını (yemek)ten (kalbimde) bir endişe hissediyorum"
diyen bir adama (şöyle) cevap verirken işittim:
“Gönlünde hiçbir endişe
doğmasın. (Eğer helâlliği şer'î delillerle sabit olan bir yemeğin yenip
yenmeyeceği hususunda gönlünde doğan bir şüphe üzerine o yemeği yemeyi
terkedecek olursan) bu konuda hiristiyanlara benzemiş olursun."
İzah:
Tirmizî, siyer; İbn
Mâce, cihâd, Ahmed b. Hanbel, V, 226.
Metinde geçen cümlesi
mahzûf bir şart cümlesinin cevabı olabileceği gibi, kendisinden önceki
"şey'ün" kelimesinin sıfatı da olabilir. Biz tercümemizde birinci
ihtimali nazar-ı itibara aldık.
İkinci ihtimale göre
cümle, "Bazı yemekleri yemekten dolayı hiristiyanlığa benzeyeceğine dair
içinde bir korku belirmesin" anlamına gelir ki, netice itibariyle her iki
mana da meşruluğu kesin delillerle sabit olan bir yemek hakkında kalbde doğan
şüphelere itibar edilmemesi noktasında toplanmaktadır. Çünkü kesin deliller
karşısında şüphenin bir kıymeti yoktur. Nitekim "Şekk ile yakın zail
olmaz."[Mecelle, madde] kaidesi vardır.
Ancak bu meseleyi
şüpheli şeylerden kaçınma meselesiyle karıştırmamak lâzımdır. Çünkü bu iki
mesele asıl itibariyle birbirlerinden tamamen farklıdırlar.